

Kaynak: Ahmed Aydın Bolak, Önsöz, Söylediklerim ve Yazdıklarım, Sayfa : 7-8-9
Mekteb-i Mülkiye-i Şâhâne'nin 1906 senesi mezunu olan babam Mehmed Vehbi Bey, Osmanli Meclisi'nde iki devre ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ilk iki devre "Karesi-Balikesir" Sancağı -Vilâyeti'ni temsil ederek 26 Haziran 1927 tarihine kadar milletvekilliği yapmış; Maarif Vekili olmuş ve bu sırada Dahiliye ve Mâlive vekilliklerine de vekâlet etmiştir.
Babamın Maarif Vekilliği, Büyük Taarruz'u yapan ve idare eden bakanlar kurulundadır ve 19 Kasım 1921'den 6 Kasım 1922'ye kadar Baba, Müşir Fevzi Paşa Hazretleri'nin reisi oldugu hey'et-i vekîlede çalışmıştır.
Baba tarafından ailem, nesillerdir Balikesir'de yaşıyor ve ahirete göçenlerin kabirleri Basçesme Mezarlığı'nda... Bilip kabrini bulabildiklerim sekiz nesil oluyor. Babam, kabristan ziyaretimizde eliyle bir sahayı işaret ederek "sülâlemiz burada medfundur..." derdi ki, herhalde asırlardir Balıkesirliyiz.
Dedemin babası Haci Mehmed Efendi ulemâdan, ama aynı zamanda Abacılar Kethüdâsi imiş. Çocukluğumda bir söz vardı:
"Balikesir'in abası,
Hem oğlu giyer, hem babası!"
Aba, saf yünle dokunan, gayet dayanıklı bir kumaş... Osmanlı Ordusu'nun aba ihtiyacını karşılayan Balikesir Abahânesi, ailemin ve akrabalarımın mülkiyetinde idi. Babamın ailesi ilmiye sınıfından... Annem Fâtıma Safvet Hanım ise, Tepecik Çiftliği sahibi Hacı Faik Bey'in büyük kızı. Hacı Faik Bey, çiftçi ve aristokrat bir aileden geliyor.
18 Ocak 1923 Yunanistan'ın Eğne Adası Hapishanesi Balıkesirli Kuva-yi Milliyeciler - Mehmed Vehbi Bolak'ın Eşi Fâtıma Safvet Bolak'ın babası Tepecik Çiftliği sahibi Hacı Faik Bey (ön sıra soldan üçüncü)
Annemin Annesi Kör Mehmet Paşa'nın torunu. Babası, dedesi hepsi Balıkesir'e yakın çiftliklerde yasamışlar. Annemin dayıları Balıkesir'in utâfetlû, âtifetlû, devletlû beylerinden Halit Bey, Basri Bey, Sevki Bey gibi konak ve çiftlik sahipleri imişler. Millî Mücadele'mizde babamın reisi olduğu "İzmir ve Şimal Mintikaları Kuvâ-yi Milliye Hey'eti Merkeziye" binası ve sonraları senelerce Balıkesir Belediyesi merkezi olan bina, Annemin dayısı Halit Bey'in konağı idi. Evimiz bu konağa pek yakındı. Esasen şehrin merkezi, resmì binalar hariç, sanki annemin ailesinin emlakı gibi idi. Sonradan babamın satın aldığı arsa üzerinde Bulgar ustalarina 3 - 3,5 yaşında iken inşâ ettirilen evimiz de bu merkezin icindeydi.
Çocukluğumda her sabah uyandığımda, evimizin karşısındaki meşhur saat kulesini, şadırvanı,aokuduğum ana mektebini, eski ahşap Hükümet binasını görürdüm. Belediye de anneannemin evinin karşısında olduğu için, şehrin merkezinde yaşamış olduğumuzu söyleyebilirim. Bütün merasimler, resmi geçitler orada yapılırdı. Mesela 10. Yıl bayramlarını bu meydanda seyretmiştim. Rengârenk havâi fişekler anneannemin evinin önünde atılmıştı...
Kış sabahlarının ayazını, Emniyet Müdürlüğü'nün önündeki sekiz sütuna dayanan taş kubbeli şadırvan suların donduğunu görünce bir iyice anlardım. Köşedeki Fırıncı Mehmed Ağa'dan pazar sabahları, babamın pişirdiği sahleple yemek üzere yüz paralık kocaman susamlı simitleri almak ne büyük zevkimdi!
Evimizde "aile reisi" hayatı yaşanırdı. Halalarım, teyzelerim ve dayımın aileleri ile üç - dört sofrada bayram yemeği yenir ve kandillerimiz tes'id edilir, iftarlar verilirdi. Babam çoğu zaman bahçedeki odamizda misafirleriyle iftarda olurdu. Bayramlarda, hemen giriş kapımızın yanındaki misafir odamızda bayram süresince babamın ziyaretçileri karşılanırdı. Çarşıdan takımlarıyla gelmiş bir profesyonel kahveci, babamın misafirlerine kahve pişirir, yetiştirirdi.
Babam, Milli Mücadele' ye katılmış eski Balıkesir mebusları; H. Basri Çantay, Abdülgafur Iştın, Yörük ibrahim, Zarbalı Hulusi Bey'lerle, yakın dostları Prof. Kâmil Miras, Prof. Babanzâde Ahmed Naim Bey, Fatin Hoca, Cafer
Tayyar Paşa, Gözübüyükzâde Ziya Bey, Prof. Mehmed Ali Ayni Bey'lerle veya tüccardan, zürrâdan pek çok ve isimlerini tekrar etsem çok yer tutacak dostları ve bağ komşuları Hâfiz Ahmed Efendi, Yırcalı Hilmi Bey gibi arkadaşlarıyla cemiyet hayatını yaşardı. Kız istemeye götürürler, miras ihtilâflarinda hakemliğini isterler, nikah şahitligini rica ederlerdi. Reddetmezdi... Kapımıza gelip boş dönen görmedim...
Mektep zamanlarımın dışında zamanımı bağ ve tarlalarımızda, babamla arkadaşlık ederek geçirdim. Babamın "elinden tutup gezdirdiği arkadaşı" olarak, o devrin bütün şöhretlerini ve tarihimizin büyüklerini tanıdım, sohbetlerini dinledim.
-Maraşlı Ahmet Tâhir Efendi,
-Sakallı Nurettin Paşa,
-Kafkas Fırkası Kumandanı Dadaylı Miralay Halit Bey,
-Ankara Valisi Hacı İhsan Bey,
-Erzurumlu Hüseyin Avni Ulaş Bey,
-Cafer Tayyar Paşa,
-Kâzim Karabekir Paşa,
-Prof. Kâmil Miras Bey,
-Fatin Hoca,
-Balıkesir Karesi Meb'usu Ali Galip Efendi,
-Halazâdesi Karesi Meb'usu ve Ittihat-Terakki
Muhalefet Hizbi Reisi Abdülaziz Mecdi Tolun,
-Babanzâde Ahmed Naim Bey,
-Erzurumlu Gözübüyükzâde Ziya Bey
gibi eski ittihatçi ve Kuvâ-yi Milliye'ci pek çok dostunu dinlemek talihine mazhar oldum.
Babam ve kardeşlerimle 8000 m2 arâzide, çesitli nefis üzümlerimizi ve meyvelerimizi yetiştirdiğimiz bağımızı meydana getirdik. O yıllarım, tabiata yakın, hîlesiz, ari arkadaşlıklarının yaşandığı yıllardır. Aile çevremiz, büyük sohbetlerle süslü misafirlikler, gençliğimizin istikametini veren nirengi noktaları oldu. Babam, yerli malı…. hele Balıkesir mâmulâti olan şayak veya mest'in veya Balikesir'in her türlü değerinin en sâdık dostu idi. Balıkesirlileri de öyle kıskançlıkla korur ve severdi ki...
Bu devrede günlük gazetelerin baş makalelerini ve fikra muharrirlerinin yazılarını hergün babama ben okurdum. Ebüzziyâzâde, Babanzâde, Hüseyin Cahit, Kadircan Kafli, Eşref Edip, Hakki Târık, Nizamettin Nazif gibi muharrirlerin yazılarını dikkatle dinlerdi. Hergün ayrıca belli sahife Sahîh-i Buhâri, belli sahife Kur'ân-ı Kerim ve Kaadiri Delâili okurdu. Sedirin üzerinde okuduğu Kur'ân-ı Kerîm'in sesi hâlâ kulaklarımda sanki! Bu devirde "konuşma"yı kendisiyle karşılıklı çalişmalarımızda denemeye başladım. Seslerimiz de benzerdi.
